Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Dilara Dumrul öldü


Mavi

Öne çıkan mesajlar

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6037245....=3602&oid=1

5 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ne ilk ne de son.

Düştüğü kanalizasyon çukurunda 1.5 km idrar ve dışkı seli içinde zifiri karanlıkta sürüklenerek vefaat etti.

Sorumluların, yetkililerin, o kapağı adam gibi kapatmayanların allah belasını versin.

3. Sınıf bir ülkeyiz. Daha 5 yaşında küçücük bir kızın yaşamını yitirmesine sebep olan 3-5 beyinsiz insan fındık fıstık alır gibi üç, beş kuruş para ödeyip serbest kalıcaklar. Ve bu olaylar tekrar tekrar yaşanacak.

Yazık çok yazık.

Allah ailesine sabır versin.

[ Mesaj 01 March 2007, Thursday - 21:50 tarihinde, Mavi tarafından güncellenmiştir ]

[ Mesaj 01 March 2007, Thursday - 21:52 tarihinde, Mavi tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bugun bende bu yazıdan ogrendım dilarayı


Müteahhide ihale... Allah'a havale...

Dilara.
5 yaşında... Kız bebesi.


Dün öğle saatleri.
Annesiyle birlikte yürüyordu.
El ele tutuşmuşlar, ağabeyini okuldan almışlar, eve dönüyorlardı.
İstanbul'da... Mahmutbey'de.
En kalabalık muhitlerden biri.
Attı adımını Dilara.
Yokoldu.
Aniden.
Evet, yokoldu.
Bir karton bisküvi kutusunu ezmişler, düzleştirmişler, rögar kapağı olmayan kanalizasyon çukurunun üstüne örtmüşler...
Basınca üstüne Dilara, gidiverdi içine.
Yaklaşık yarım metre çapında bir çukur... 5 metre kadar dikine, aşağı doğru gidiyor, sonra yatay şekilde yoluna devam ediyor. Boylu boyunca Mahmutbey'i yeraltından geçiyor, Şirinevler'i yeraltından geçiyor, 6 şeritli E5'i yeraltından geçiyor, Ataköy'ü yeraltından geçiyor, Olimpiyat Evi'nin yanından gün ışığına çıkarak, dereyle birleşiyor.
Orada buldular cesedini.
5 yaşındaki yavru, idrar ve dışkı seli içinde, yarım metre çapındaki zifiri karanlık boruda, sürüklendi, sürüklendi, sürüklendi...
4 kilometre.
Bir dakika sonra mı boğuldu?
3 dakika dayandı mı acaba?
Can vermeden önce...
Ne kadar çırpındı?
Bağırabildi mi çaresiz?
Neler hissetti o son saniyelerinde?
Ciğeri mi patladı havasızlıktan?
Yoksa kalbi mi durdu önce?
Bilinmez.
4 kilometre uzakta, kanalizasyonun dereyle birleştiği yerde buldular cesedini.
Bakıyorum fotoğrafa...
Babacığı sarılmış evladına.
Almış kucağına, bağrına basıyor, haykırıyor, bağırıyor, isyan ediyor. Ne fayda.
Dilara'nın saçları yapışmış suratına...
Kolları ve bacakları çarpık duruyor. Galiba parça parça olmuş incecik kemikleri, o zifiri karanlık tünel yolculuğu sırasında.


15 milyar dolar bütçesi var bu şehrin...
Yılda 15 milyar dolar...
Koca koca, görkemli belediye binaları var. En pahalı makam araçları var.
Rögar kapağı yok.
Bir de vicdanı.


Müteahhitlere çuvalla para ödemek kolay da... Nasıl ödenir Dilara'nın vebali?

yılmaz özdil - SABAH


[ Mesaj 01 March 2007, Thursday - 21:52 tarihinde, bLackcha0s tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Vicdanı nasırlı olunca...


HABERİN özünü aşağıya alalım da, nasıl bir ülkede yaşadığımızı, dört yerine iki ayağı üzerinde yürüyen sorumlular yüzünden neler çektiğimizi bir kere daha görün. Haber şöyle başlıyor:

"Şirinevler’de İSKİ tarafından MVM İnşaat şirketine yaptırılan "Tavukçu Deresi ıslah çalışmaları" sırasında ağzı kontrplakla kapatılan rögara düşen 5 yaşındaki Dilara Dumru, kanalizasyon suyunda boğularak hayatını kaybetti."

Geliş gidişe açık bir yola dört ayaklı büyükler tarafından konulan tuzağa düşen yavrucak, o lağım deresi içinde 1,5 km. kim bilir nasıl çırpındı, ne büyük bir işkence altında yaşama veda etti?

O dört ayaklı sorumlular o kadar idraksiz, o kadar vicdansız, o kadar aşağılık ve o kadar ilkel olmalı ki, -haberde bildirildiğine göre- "Tevfik Fikret Caddesi ile Dilara'nın dere yatağına düştüğü Kerim Çavuş Caddesi’nde hiçbir uyarı levhası" koymamışlar veya koydurmamışlar.

Zavallı Dilara, Kerim Çavuş Caddesi'nden geçerken, rögarı kapatan kontrplağa basınca, annesinin elinden kayarak, yüksek debiyle akan kanalizasyona düşmüş ve gözden kaybolmuş.

Hepimiz biliyoruz ki bu rezalet, bu ilkellik, bu nasırlaşmışlık yıllardır bizim başta belediyeler olmak üzere birçok kamu kurumunda vardır.

Bildiğimiz bir başka gerçek daha var:

Şuraya yazın... Bu olayın da sorumluları ya bulunmayacaktır yahut da "bulundu" denerek yakasına yapışılan kişi veya kurum fındık fıstık parası miktarında bir cezayla kurtulacaktır.

Çünkü Türkiye'de "sorumların bulunmasını ve hesap vermesini" değil, "bulunmamasını ve hesap vermemesini" amaçlayan bir sistem egemendir. Bu sonuca ulaşmak için yapılan da çok basittir:

Niyetiniz sorumluyu bulmak olsa, bir kişiyi yetkilendirip ona hesap sorarsanız. Oysa bizde aynı konu sonuçlanıncaya kadar o kadar çok masa dolaşır ki, dosyada evraktan çok imza doludur.

Böyle bir olay meydana gelince, hangi imza hangi aşamadan sorumlu tutulacak bulamazsınız.

Merhum Bülent Ecevit 1978 yılında Başbakan olunca bu "sorumlunun izini kaybettirme" uygulamasına son vermeye kalktı fakat bizim Mustafa Kemal Atatürk tarafından bile yenilememiş olan bürokrasimiz allem etti, kallem etti, sisteme el sürdürtmedi.

Nitekim gidin arayın bakalım 16 Kasım 2004 tarihinde aynen Dilara gibi "ağzı açık bırakılmış rögara düşerek can veren 14 yaşındaki Süheyle Yöntem" için, o kapağı açık bırakan veya bıraktıran kimse, örneğin ilgili Kepez Belediyesi'nden herhangi bir yetkili hesap vermiş mi?

Adapazarı'nda, 12 Haziran 2004 günü arabasıyla giderken Belediyenin açtığı çukura düşen öğretmen Hülya Eskicumalı'nın ölümü nedeniyle kim ne hesap vermiş?

İzmir'in Buca'sında 27 Aralık 1998 akşam yürürken "inşaat için açılan ve içinde su birikintisi olan kanalizasyon çukuruna" düşerek ölen 55 yaşındaki Ahmet Analık'ın hesabını kim vermiş?

Karayollarının veya müteahhitlerin yollara serdiği mıcır yüzünden sebep oldukları ölümleri söylemiyoruz. Ama bildiğimiz hiç kimse bu yüzden cezalandırılıp da hapse atılmadı.

Böylesine idraksiz yöneticiler elinde ve bu kadar kötü bir sistem altında yaşamak ne acı!


Oktay EKŞİ, Hürriyet
01.03.2007
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Beyinsiz insanlar olunca o koltuklarda böyle oluyor. Avukata da hayran kaldım, "Her yayanın başına bekçi dikemeyiz ki". Zeka parıltısı yok ortada, açıklamaya bak. Ulan daha ne yapacaklarını bilmiyorlar, karton kapıyorlar.

Yok yok, böyle angutların bir bok bilirmiş gibi konuşmalarına sinir oluyorum. Afakanlar bastı gene.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yine bu olayla bağlantılı olarak karayollarının da durumu içler acısı.

Özellikle İstanbul daki ölüm tuzakları gerçekten şaka gibi.

Yol ortasındaki jilet gibi bariyerler, ışık olmayan yollar, dağ gibi asfalt yamaları, çukurlar, yola devrilen işaret tabelaları...

rezalet...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bende soyle soliyim

yazik o iski mudurune bu iste en son sorumlu olan adam oydu ama onun basini yaktilar halbuki basarili bir adamdi.

sen butun ihaleleri tanidiklara verirsen, sonra bu tanidiklar ihaleleri toplayip tekrar ihaleyle taseronlara teslim ederse. Ustune kontrol muhendislerini yine kendi adamlarindan secersen boyle olur.

Bir sehrin belediye baskanin sehirden haberi olmayip butun kararlarini BASBAKAN alirsa aynen bole olur.

Ama bu ulkeye mustehak bunlar az bile. Bakin bakalim o ilcede yine akp secilcek mi secilmiyecek mi? sen elin ayilarina oy verme hakki verirsen boyle olur. Ha demokraside ayininda temsil hakki vardir haklisiniz ama sectigi adamda ayiysa olmaz o is.

[ Mesaj 02 March 2007, Friday - 21:09 tarihinde, matama tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...